
Ormanın derinlerinde yaşayan bir tilkinin ön bacakları yokmuş. Kimse bu bacakların neden olmadığını bilmiyormuş. Bir rivayete göre av kapanına takıldığı söyleniyormuş. Ormanın kenarında yaşayan bir adam tilkiyi sık sık görüyor ve karşılaştığında bu haldeki zor hareket eden tilkinin nasıl beslendiğini merak ediyormuş.
Bir gün yine ormanda gezinirken tilkinin yakınında durduğunu farketmiş ve bu arada tilkiye yaklaşan bir kaplan görmüş. Kendini kenara atıp saklanmış. Kaplan pençelerinin arasında yeni avladığı hayvanın etini yemiş ve kalanları tilkiye bırakıp uzaklaşmış.
Bu durumdan çok etkilenen adam bir kaç gün sonra aynı şekilde kaplanın yediği av etinin kalanlarını tilkiye bıraktığın görünce:
“Eğer tilki hiçbir şey yapmadığı halde ilahi güç ona besleneceği şeyleri sunuyorsa, niye ben de kenarda bekleyip bana gelecek besinleri beklemeyeyim?”
Bunun üzerine adam hiç bir şey yapmadan, kendisine yiyecek sunulmasını beklemeye başlamış. Günler geçmiş, haftalar geçmiş. Adam açlıktan bitap düşmüş. Kilosu azalmış, vücudu bir iskelet haline gelmiş. Öyle kötüleşmiş ki, neredeyse zihnini kaybedeceği sırada bir ses adama seslenmiş:
“Hey sen, yanlış yoldasın. Sakat tilkinin yolunu uygulayacağına, kaplanın yolunu takip etmelisin”
Kişi, başkalarına uyup hayatın kolay yolunu seçerek değil, elinden gelenin en iyisini yapacağı yolları seçerek yaşamalıdır. Hayat mücadelesi bunu gerektirir. Elinden geleni yapıp, sonra Yaratıcı’dan gelecekleri beklemelisin.
Hindistan’da bir kasabada yeni evlenen bir çift, evliliklerinin kutsanması için komşu dört kasabadaki yakınlarını ziyaret etmeye karar verirler. Eşeklerinin sırtına eşyalarını yükler ve yola çıkarlar.
İlk kasabadan geçerken kadın eşeğin üzerinde, kocası yerde yola devam ederken kasabadakiler kadını parmaklarıyla gösterip ayıplamışlar.
“Baksana kadına, kendisi eşeğe oturmuş, kocasını yürütüyor. Kocasına değer vermediği, kocasını yürütmesinden belli.”
Kadın, bunun üzerine kocasını zoraki ikna edip, kendi yürümüş kocasını da eşeğin üstüne oturtmuş. Seyahate devam etmişler. Bir kaç kilometre sonra ikinci kasabaya varmışlar. Kasabadakiler bu sefer adamı ayıplamışlar
“Baksana adama. Güzelim karısını yürütüyor, kendisi eşeğin üzerine kurulmuş utanmadan”
Kasabadan çıktıktan sonra adam karar vermiş. Eşek, adam ve kadın yerde yürümeye başlamışlar. Üçüncü kasabaya varmışlar. Kasabalılar bu üçlüyle alay etmeye başlamışlar
“Baksanıza şu akılsızlara . Yanlarında güzelim eşek duruyorken hepsi yerde yürüyor. Eşeğin yardımını kullanmayacak kadar saflar.”
Bunun ardından karı koca beraber, eşeğin üstüne binmişler.Bunun üzerine diğer kasabadakiler eşeğin haline üzülüp, çifti insafsızlıkla suçlamışlar. Bunun üzerine en son kasabaya gelmeden adam ve kadın bambu sopaları destek yapıp, sırtlarında eşeği taşımaya başlamışlar. Son kasabakiler bu durumu görünce ayıplamışlar ve alay etmişler. “Koskoca insanlar kendilerini taşıtacaklarına eşeği sırtlarında taşıyor.” diye.
Yani siz başkalarının görüşlerini, kendi görüş ve bilgeliğinizin önüne alıp hayatınızı yönlendirirseniz, hiç bir zaman kendiniz için en doğruyu bulamazsınız. Başkalarının bilgeliği ve düşünceleri sizin için sadece referans olmalı ve doğru analizi seçmenizi, iyi kötü ayrımı yapmanıza yardımcı olmalıdır.