
Bizleri yöneten kalbimiz midir yoksa beynimiz mi? Sürekli olarak bu konu aklımıza gelir ve kendimize sorarız. Hatta bu konuda yüreğinin götürdüğü yere git gibi bazı deyimlerimizde var. Peki gerçekten bilimsel olarak doğru olan hangisi, işte bu yazımda biraz bundan bahsetmeye çalışacağım. Öncelikle incelediğimiz ve üzerine dair konuşacağımız şeyler birer organ olduğundan dolayı 🙂 bunları biraz tanıyalım.
Kalp : Ağırlığı ortalama 340 gr olan, bilinenin aksine göğsün orta çizgisine daha yakın olan ve asıl işi iki ayrı dolaşım sistemine kan pompalamaktır.
Beyin : Ağırlığı ortalama 1,4 kg olan ve %80’ni sudan oluşan beyin vücut enerjisinin %20 sine ise ihtiyacı vardır. Duyu organlarını kontrol eder. Hormonların salgılanmasını kontrol eder. İstemli hareketlerin kontrol merkezidir.
Bu organların kendilerine ait yukarıdaki gibi görevleri olsada bizim onlara yüklediğimiz farklı görevler de vardır. Özellikle kalp buna en çok maruz kalandır. Sevgi, aşk, kardeşlik, acı, keder, mutluluk gibi kavramları sürekli olarak kalpten duyduğumuz ifade edilir. Kalpten sevmek, onu kalbinden çıkaramamak bunların ise başında gelen ifadelerdir. Durum böyle olunca kalbe yüklenen misyon gereği de vucüt üzerinde hangi organın hükmünün geçtiği sürekli olarak tartışılır.
Ne kadar tartışılır olsada aslında gerçek bariz bir şekilde gözümüzün önünde duruyor. Çünkü vücudu yöneten tamamen hormonlardır ve bu hormonların salgılanma görevini ise beyin yönetir. Aslında hayata dair duygusal veya mantıksal herhangi bir karar verme anımızda veya hislerimizde her şey beyinde başlar ve sonlanır. Biz istediğimiz kadar yüreğimizi ön plana çıkarmak istiyor olsakta karar verebileceğimiz ve bu duyguları hissedebileceğimiz tek yer beyindir.
Neden peki biz bunları kalbimizde hissettiğimizi düşünür ve bu şekilde davranırız sorusunun cevabı ise beynin içinde gizli. Beyin tam olarak iki lobtan oluşmak ile beraber bu iki lobun’da kendine öz görevleri vardır. Beynimizin sol lobu sayısal (mantıksal), sağ lobu ise sosyal (duygusal) dataları içerir. Aslında biz bir konuda mantıksal değilde duygusal kararlar vermeyi istediğimiz de yüreğimiz değil sadece beynimizin sağ lobu devrededir.
Sürekli olarak duyguların kalp içinde olması ve sanki bu kararlar oradan veriliyor muş gibi gözükmesi ise bu zamana kadar kalbe yüklenmiş olan hayalsel görevler ve vucüt için hayati önem taşıyor olmasındandır.
Bu hafta oldukça yoğun devam ediyor. Bugün sheraton otelde “İK’da Sosyal Medya” eğitiminde İpek Aral Kişioğlu ile beraberdik. Sosyal medyanın günümüzdeki durumundan tutunda İK’nın işe alım politikalarına kadar bir çok konuya değinilen güzel bir eğitim oldu. Özellikle İK’nın sosyal medya kullanımından faydalanması ve Türkiyede bu konuda neler yapılabiliri derinlemesine konuştuk ve sonuç Türkiye yine çok arkadan geliyor.
Sosyal medyayı zaten yakından takip eden birisi olarak İpek hanımın bu konudaki bilgisini gerçekten takdire şayan buldum ancak zaman konusunda biraz sınırlı kaldık sanırsam. IK’cıların özellikle sosyal medyayı kullanarak var olan personel ihtiyaçlarını gidermeleri ve aradığı kriterlerdeki yeteneği bulma konusunda IK’cı arkadaşlara gayet faydalı bir eğitim oldu.
Ben IK çalışanı olmasamda şu anda yürütülen Sosyal Medya projemizin içerisinde olduğumdan dolayı aldığımız eğitim, projemizin daha özel olmasında katkı sağlayacağı kesin ancak eğitimin adında ne kadar IK kelimesi olsada eğitim içerisine sosyal medya kullanımından daha çok bu sosyal medyayı ajans veya aracı firma kullanmadan “nasıl ağ oluşturulacağı ve bu ağı ne yaparsak daha etkin kullanırız?” sorularına da cevap vermeli. Bu yüzden bugün almış olduğumuz eğitimden çokca faydalandık ben ve arkadaşlarım ama çıkışta bu ağı nasıl oluşturacağını kimse bilmiyordu. 🙂 (ben biliyorum 🙂 )