Öğrenme için beyin nasıl çalışır?

0
Share

İşimiz gereği bir şeyler öğrenmek yada öğretmek istediğimizde amaç, ,istenilen yöndeki bir davranış değişikliğidir. O zaman bir öğrenim sırasında istenilen yöndeki değişiklikleri yapmak istiyor isek, bu davranışların bizde olması  ve daha da önemlisi kendimizi yani insanı  tanımamız gerekiyor. Genellikle anlattıkları bilgileri uygulamayan insanlar için söylenen deyimler fazladır ama en bilineni ” hocanın dediğini yap ama yaptığını yapma” :):) .
Tabi ki öğretim sırasında dikkat, istek, ihtiyaçlar, hazır olma, eğlence vb. bir çok konu önemli olsa da, bunların hepsinin önüne geçen en önemli konu bir eğitmenin beyni tanıması gerçeğidir. Tabi ki konu hakkında beyin ile ilgili çok uzman olmayabiliriz ancak en azından öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini bilmek, eğitim sırasında gerekli uyarıcıları kullanmak açısında çok fayda sağlayacaktır.

Aslında bu bilgileri bilmek için eğitmen olmaya da gerek yok, var oluşumuz gereği her bireyin kendisini tanıyarak beyninin nasıl çalıştığını bilmelidir.

Beyin, yaşamamızı sağlayan ve bizi yöneten bir organ, aslında hayatımızın  yönetmeni. Her şey beyinde başlar, aşk, korku, acı, hayal gücü, öfke, ilham, sevinç, hayret, sevilmeye duyulan arzu, yaşanan olumsuzluklara duyarsızlık ve bunlar gibi pek çok duygu ve düşünce beyinde başlar ve tabi biter. Kalbinizin istemsiz bir şekilde atmasından, çok sevdiğiniz çocuğunuza istemli içten kocaman bir öpücük vermenize kadar tüm yaşamınızı beyin yönetir. Kimyasal ve fiziksel yaşadığınız tüm olaylar.

Beyin yüzyıllardır farklı araştırmalara konu olduğu açık ve halende araştırılmaya devam ediliyor. Günümüz teknolojisindeki son gelişmelere karşın beyin hala bilinmezliğini korumaktadır.

Yıllar Beynin Kullanılma Yüzdesi Tahminleri
1940’lar Beynin ancak % 50’si kullanılıyor
1960’lar Beynin ancak % 20’si kullanılıyor
1980’ler Beynin ancak % 10’u kullanılıyor
2000’ler Beynin bilinen her tarafı kullanılıyor.

(Not : Evet ne kadar beynin ancak %10’unu kullanıyoruz diye bir yanlış bilgi olsa da bilim dünyası artık şundan karar kıldı. Beynin bildiğimiz ve bulduğumuz tüm bölümlerini kullanıyoruz. Her zaman aktif ve gerektiği kadar iyi kullanmasak da kullanılıyor.)

Beynin ne kadarının kullanıldığı yönündeki tahminler  her geçen yıl azalmaktaydı ancak en sonunda beynin bilinen her noktasının gerekli olduğu kadarı ile kullanıldığı gerçeğine ulaşılması ile sonuçlandı. Sonrasında ne olur bilinmez.  Bu bilgi değişiminin sürekli olma nedeni ise beynin kapasitesinin sanıldığından çok daha büyük olmasıdır.

Beyinde iç içe üç farklı türde bilgisayar bulunmaktadır. Bu bölümler sırasıyla; İlkel Beyin, Orta Beyin ve Korteks

1-) İlkel Beyin: Bu kısım beynin en iç kısmında bulunmaktadır. İlkel beyin tüm hayvanlarda da mevcut. Hatta bazı hayvanların beyni sadece bu ilkel kısımdan ibaret. Beynin bu kısmı hayvanların olaylar karşısındaki tepkilerini idare ediyor. Bir tehlike anında ilkel beyin onlara ya “savaş”, ya da “kaç” diyor.

Bizim için de durum aynı. Issız bir yerde bir tehlikeyle karşılaşsak, tepkimizi idare eden kısım ilkel beynimizdir. Birisiyle kavga aşamasına gelseniz ne yapardınız bir düşünün. Sanırım önce kavga edeceğiniz adamın cüssesine şöyle bir bakarsınız. Adamı gözünüze kestirirseniz kavga edersiniz. Yok adamın cüssesi çok büyükse, herhalde kaçarsınız. Tüm bu hareketlerinizi idare eden kısım ilkel beyindir.

2-) Orta Beyin: Bu bölümde hafıza gücü için çok önemli olan kısım var. Bu kısım öncelikle tüm duyguların merkezi. Ayrıca bu bölümde hafızanın merkezi sayılan “hipokamp” (hippocampus) bilgilerin kalıcı hafızaya geçip, geçmeyeceğine karar veren kısımdır. Hipokamp beynin yazıcısını çalıştırırsa, o anda yaşanan olaylar ve bilgiler beynin en üst kısmı olan “korteks”e yazılmaktadır. Peki hipokamp beynin yazıcısını neye göre çalıştırmakta, veya neye göre durdurmaktadır. İşte bunun cevabı da orta beyinde bulunan duyguların merkezidir. Duyguların merkezi hareketlenirse, hipokamp “hemen yazıcıyı çalıştırıp bunları kaydetmeliyim” demektedir. Duygular hiç etkilenmemişse, hipokamp beynin yazıcısını çalıştırmaya da gerek duymamaktadır. Sonuç olarak hafıza gücü için orta beyindeki hipokamp ve duyguların merkezi çok önemlidir.

3-) Korteks: Bu kısım beynin en üstünü mantar gibi kaplayan bölümdür. Hipokamp’ın kararı sonucu bilginin kaydedildiği yer burasıdır. Düşünme, konuşma, görme, duyma ve yeni bir şeyler üretme sırasında kullanılan kısım beynin korteksidir. Beynin bilgi kapasitesi tamamen korteks üzerindedir.

Hafıza nedir?

Yapılan araştırmalar göstermektedir ki beynimiz milyarlarca nörondan oluşmaktadır. (Sayısı net olarak bilinmemekle birlikte, bazı kaynaklarda yüz milyon, bazı kaynaklarda bir milyar,  bazı kaynaklarda ise yüz milyar olarak belirtilmiştir.) Bu kadar nöronun bilgi depolama kapasitesi gerçekten çok fazladır. Bilgilerin nöronlara yüklenebilmesi öğrenmedir. Nöronlara yüklenen bu bilgilerin bulundukları yerden çağrılabilmesi ise ”hatırlama” dediğimiz süreçtir. Hafıza, öğrenebilmeyi (yani bilginin depolanmasını )ve hatırlamayabilmeyi (yani bilginin depodan çağrılabilmesini) kapsamaktadır.

Beyin kapasitesi ise, beyindeki nöron sayısı ve bu nöronlar arasındaki bilgi iletebilme yoğunluğu demektir. Nöronlar(beyin hücreleri) arasındaki bu muhteşem işbirliğinin nasıl gerçekleştiği henüz bilinmemektedir. Bilinen bir şey var ki o da beynin ne kadar önemli olduğu… Beyin öylesine önemlidir ki kalpten çıkan ilk kan ona pompalanır.

Vücudumuzdaki hücrelerin önemli bir bölümü 3 ay gibi bir sürede ölmekte ve yerlerine yenileri yapılmaktadır. Nöronlar ise diğer hücrelerden farklı olarak sürekli yeni bilgiler depolamakta ve çekirdekleri değişime uğramaktadır. Bunun getirisi olarak da beynin yapısı değişebilmektedir.

Şöyle geçmişe döndüğümüzde birçok şeyi hatırlayabiliriz. Bu durumu nöronların doğumuzdan bu yana hayatlarını sürdürmeleriyle açıklayabiliriz. Beyin hücresinin ölmesi demek ise, taşıdığı bilginin ömür boyu kaybedilmesi anlamına gelmektedir. Onun yerine bu bilgiyi taşıyacak yeni bir nöron yapılmaz.

Hafıza, genel kabul gören teorilere göre üç ayrı sistemin birlikte çalışması olarak değerlendirilmektedir. Yani biz birbirini tamamlayan üç ayrı hafıza aşamasına sahibiz.

 Bunlar;

Çok Kısa Süreli Hafıza(20-30 saniye kalıcılık…bilgi elektiriksel yapıda)

Kısa Süreli Hafıza(20 dakika-1gün kalıcılık…bilgi elektro kimyasal yapıda)

Uzun Süreli Hafıza(beyin -nöron yaşadığı sürece…bilgi kimyasal yapıda)

Bizler beş duyumuz yardımıyla mesajları dış dünyadan alırız. Algı organlarımız aldıkları mesajları elektiriğe kodlarlar. Bu mesajlar sayısız sinir ağlarıve devreleriyle değerlendirilmek üzere beyine iletilir. Tüm bu mesajlar elektiriksel olarak önce çok kısa süreli hafızamızda toplanır. Henüz elektiriksel  yapıda olan bilgi 20 saniye kadar bekleyebilir. Bu süre sonunda bu alan boşaltılır ve yerine yeni mesajlar gelir. Günlük rutin olarak yaptığımız işler bu tür saklanır beyinde. Evden çıktığınızda kapıyı kitleyip kitlemediğimizi hatırlayamamanın en önemli sebebidir. Çünkü iş algılar ile yapılmamış duyular ile yapılmıştır. Farkında olmadığımız diğer mesajlar çok kısa süreli hafızada sönüp giderler ve hatırlanmaları mümkün değildir.

Bilinç düzlemine gelen bilgi kısa süreli hafızaya geçmeye aday bilgidir. Kısa süreli hafızadaki bilgi 20 dakika ile bir gün arasında bir ömre sahiptir. Bu sürede bilgi yanıp sönükleşir ya da uzun süreli hafızaya geçer. Bu süreçte beyin enerjiye ihtiyaç duyar. Eğer kısa süreli hafızada iken bilgi hatırlanırsa o bilgi elektirikle uyarılmış ve böylece bilince çıkarılmış olacaktır. Böylece bilgiye yeni enerji yüklenir. Beyin bu enerjiyi kullanarak bilgiyi kalıcı kılar ve kimyasal olarak nöronlara yerleştirir. Eğer bilgi yeterince sık gerektiği kadar enerji yüklenerek tekrar edilirse bu bilgi kesin olarak uzun süreli hafızaya yerleştirilmiş olacaktır.

Bilginin süreklilik ifade etmesi için ise kesinlikle tekrarlamalar ve hatırlamalar yapılmalıdır. Bu kişinin kendi isteği ile olabilecek bir çabadır.

Hafızanızı Güçlendirmek İçin Bazı İpuçları

  • Beynimizde bulunan nöronların tamamı birbirlerine bağlı değildir. Bu bağların sayısı arttıkça hafızamız yani beynimizle   yapabileceğimiz iş gelişir. Bu bağların gelişmesinin tek yolu bilgilerin birbirleriyle ilişkilendirilmesidir. Kim daha çok öğrenir daha çok düşünürse var olan potansiyelini o oranda geliştirerek daha kapasiteli bir beyne sahip olur.
  • Çok ve çarpıcı hayaller kurun. Daima olumlu düşünün.
  • Beynin her iki lobunu da birlikte ve dengeli olarak kullanmayı öğrenmelisiniz. Beynin bir lobunu kullanmak veriminizi %50’den daha fazla düşürmektedir. Beyin vücut ile ters çalıştığı için sağlak iken sol elinizi kullanmanız veya tam tersi sağ lobunuzun gelişmesine fayda sağlar. Sağ lob sosyal konuların işlendiği, Sol lob ise mantık (sayısal) konuların işlendiği bölümdür.
  • Unuttuğunuz bilgiler genellikle önemsemediğiniz bilgilerdir. Öğrenmek zorunda olduğunuz şeyleri severek ve önemseyerek yapmaya çalışın.
  • Beyninizi boş, gereksiz düşünce ve faaliyetlerden arındırın. Hedeflerinize ve fikirlerinize konsantre olun.
  • Bilgiler tekrar edilirse pekişir. Sürekli tekrar beyni güçlü kılar. Bilgiyi kullanmazsanız kaybedersiniz. İnsan beyni “Ya Kullan Ya Kaybet” kuralı ile çalışır.
  • Maalesef TV seyretmek de beynimizin zayıflamasına sebep olmaktadır. Bu konuda taviz vermeden bu iş olmuyor mu diyorsanız o zaman yapmanız gereken en önemli şey sadece karakterler değil arka plan, arka plan oyuncular ve isimleri gibi konulara da dikkat etmeniz beyninizin uyumasını engelleyecektir.
  • Yeni şeyler öğrenmeye devam edin. Her yeni bilgi ve beceri birer bellek egzersizidir. Yeni sporlar, hobiler, araştırma alanları, heyecanlı ve zevkli problemler, ezberlenen yeni şiirler ve yeni diller beyniniz için en güçlü vitaminlerdir.
  • Kodlama ile öğrenim de en önemli konularda birisi ise AKROSTİŞ dir. Öğreneceğiniz konuların ilk harflerinin bulunduğu bir cümle oluşturmanız hatırlamanıza yardımcı olur. Örneğin gezegenlerin güneşe olan uzaklıklarına göre sıralanmasını hatırlamak zorundasınız. Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton, “Meltem Veli´´ye Döndü. Merve Jale, Selim´´i Unutamadı. Nalân’sa partnersiz.”
  • Yediklerimize dikkat etmek, günlük kültür, fizik hareketlerimizi yapmak ve birazcık kendimize vakit ayırmak, her zaman çok verimli hafızayı sağlayacaktır. Özellikle B12 vitamin eksikliği hafızamızı kötü yönde etkileyecektir.
  •  “Bir ingliiz üvnsertsinde ypln arştramya gröe, klimlrin hrflreinin hnagi sndaa yzalıdkılraı ömneli dğel öenlmi oaln brcini ve snonucnu hrfain yrenide omlsamyış. Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.” Okurken herhangi bir biçimde zorlandığınızı sanmıyorum. Görüldüğü gibi okuduğumuz metnin sözcükleri yanlış yazıldığı halde biz doğru ve akıcı bir şekilde okuyoruz. Bu da bize gösteriyor, beynimiz yanlışları düzeltebiliyor, eksikleri tamamlayabiliyor. Beynimiz bize karşı değil, bizim yanımızda ama unutulmamalı ki alışılmışlığın getirdiği sıkıntılar da olacaktır. Bu bize farklı konularda hata yapmamıza da sebep olacaktır.

 

Kaynaklar:

Beyin Geliştirme(MARİLY VOS SAVANT)

Fotoğrafik Hafıza Teknikleri(MELİK DUYAR)

Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi

http://www.kigem.com/

http://www.psikologum.com/

Related Posts