mutluluğu anlatırken insanlara, üzerinize yapışacak olan mutsuzluğun farkına bile varamazsınız.
Ormanın derinlerinde yaşayan bir tilkinin ön bacakları yokmuş. Kimse bu bacakların neden olmadığını bilmiyormuş. Bir rivayete göre av kapanına takıldığı söyleniyormuş. Ormanın kenarında yaşayan bir adam tilkiyi sık sık görüyor ve karşılaştığında bu haldeki zor hareket eden tilkinin nasıl beslendiğini merak ediyormuş.
Bir gün yine ormanda gezinirken tilkinin yakınında durduğunu farketmiş ve bu arada tilkiye yaklaşan bir kaplan görmüş. Kendini kenara atıp saklanmış. Kaplan pençelerinin arasında yeni avladığı hayvanın etini yemiş ve kalanları tilkiye bırakıp uzaklaşmış.
Bu durumdan çok etkilenen adam bir kaç gün sonra aynı şekilde kaplanın yediği av etinin kalanlarını tilkiye bıraktığın görünce:
“Eğer tilki hiçbir şey yapmadığı halde ilahi güç ona besleneceği şeyleri sunuyorsa, niye ben de kenarda bekleyip bana gelecek besinleri beklemeyeyim?”
Bunun üzerine adam hiç bir şey yapmadan, kendisine yiyecek sunulmasını beklemeye başlamış. Günler geçmiş, haftalar geçmiş. Adam açlıktan bitap düşmüş. Kilosu azalmış, vücudu bir iskelet haline gelmiş. Öyle kötüleşmiş ki, neredeyse zihnini kaybedeceği sırada bir ses adama seslenmiş:
“Hey sen, yanlış yoldasın. Sakat tilkinin yolunu uygulayacağına, kaplanın yolunu takip etmelisin”
Kişi, başkalarına uyup hayatın kolay yolunu seçerek değil, elinden gelenin en iyisini yapacağı yolları seçerek yaşamalıdır. Hayat mücadelesi bunu gerektirir. Elinden geleni yapıp, sonra Yaratıcı’dan gelecekleri beklemelisin.
Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
hiç vaktiniz yok!
“fast live”, “fast food”, “fast music”, “fast love”..
dikte ettirilen “yükselen değerler”, “in” ler, “out” lar…
buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi..
dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar!
size sesleniyorum!
hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten, ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini ?
copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?…
içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?…
ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman
doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını
ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında ?…
koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda ?..
bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
hayat ıskalamayı affetmez !!!
keşkelerle, tühlerle baş başa kalmadan önce..
Müşfik Kenter