Ben cahil değilimki doğru söyleyeni dokuz köyden kovanlardan olayım.. (SM)
Araştırmanın amacı bir köpek balığının kararlılık düzeyi ve yaşadığı olayları anlamlandırma süreci ile ilgili bilgiler toplamaktır. Deney şöyle yapılmıştır; bir köpek balığı uzun süre aç bırakılır. Sonra bir akvaryuma yerleştirilir. Akvaryum cam bölme ile ikiye ayrılmıştır. Cam bölmenin diğer kısmında köpek balığının yiyebileceği ebatlarda başka bir balık bulunmaktadır. Uzun süre aç kalmış olan köpekbalığı hemen o balığa saldırır. Ancak kendisinin suda olmasından dolayı fark edemediği cam bölmeye çarparak şaşırır. Tekrar döner bir daha saldırır, gene cama çarpar. Kahramanımız çok açtır ve tanımlayamadığı bir “dış engelleyici” tarafından hedefine ulaştırılmamaktadır. Şaşkın ve öfkeli durumdadır. Tekrar dener, tekrar cama çarpar. Bir yanda katlanılmaz düzeye ulaşan açlığı, bir yanda yaşadığı “engellemişlik hissi” vardır. Köpek balığı açlığın etkisiyle motive olup saldırmakta ancak engele çarpınca “demotive” olmaktadır.
Engellenmişlik hissi, öfke, açlık, hayal kırıklığı, umutsuzluk ve depresyon duyguları içinde yaşayan köpek balığımız 2 gün sonra artık küçük balığı yemek için hiçbir teşebbüste bulunmamaya başlar. Onun artık hiç hareket etmediğini gören bilim adamları ona büyük bir süpriz yaparlar; aradaki cam bölmeyi kaldırırlar!
Şaşırma sırası bilim adamlarındadır. Çünkü köpek balığı “o balığı yiyemem” inancı geliştirdiği için, hiçbir teşebbüste bulunmamaktadır. Bilim adamları bunun üzerine küçük balığı kovalayarak büyük balığın sahasına getirirler. Onun arkasından, sağında solunda, ağzunın yanında dolaştırırlar. Ancak köpek balığı yine de o balığı yemez. Trajikomik bir şekilde, açlıktan ölür ama yine de yemez! Peki neden o balığı yememiştir? “Aç ama gururlu” bir köpek balığı olduğundan mı?
1- Bu deneyeden sonra köpek balığının davranışlarına yön veren unsura “öğrenilmiş çaresizlik” denmiştir. Atalet ve acziyet halinin öğrenilen bir davranış şekli olduğu kabul edilmektedir. Bu kavramdan hareketle “gariban” olmanın öğrenilebilir bir tavır olduğunu söyleyebiliriz. O halde, “Küçük Emrah” olarak doğulmaz ” Küçük Emrah” olunur 🙂
2- Bu deney inançların davranışlar üzerinde ne kadar güçlü etkiye sahip olduğunu göstermiştir. “Ne yaprsam yapayım o balığı yiyemeyeceğim” inancı, köpekbalığını davranışsızlık (eylemsizlik/atalet) durumuna sürüklemiştir.
3- Köpek balığının en büyük hatası koşullar değiştiği halde inançlarının aynı kalması, değişmemesidir. Başlangıçta ne yaparsa yapsın o balığı yiyemeyecek durumdaydı. Ancak zamanla o balığı yiyebilecek duruma geldiğinde hala eski inançlarıyla hareket etti ve yanıldı.
4- Köpek balığı arada cam engeli varken istediği kadar atak, zeki, planlı, “profesyonel” ya da cesur olsun, fark etmeksizin, o balığı yiyemeyecekti. Ne kadar kendisini geliştirirse geliştirsin, ne kadar motive olursa olsun, ne kadar etkili iletişmi becerileri kullanırsa kullansın sonuç değişmezdi. Yapması gereken sabretmek, ama atalete düşmemekti. Deneme cesaretini yitir memeliydi.
Bizde sürekli hayatımızda bize öğretilen bu çaresizlik duyguları ile yaşıyoruz ve bunlarla yaşamaya devam ettiğimiz sürece önümüzdeki engeller kalkmasına rağmen bütün fırsatları da kaçıracağız. Özellikle bu duygu içinde olanları “biz ne yapabiliriz’ki, yapılacak hiç bir şey yok, böyle gelmiş böyle gider” cümlelerini bolca kullanan insanlar olduğunu göreceksiniz.
Size tek bir tavsiyem var, bu tür insanları gördüğünüzde arkanıza bakmadan uzaklaşın… 🙂
Düşünürken aklıma eskiler geldi birden ve aklımda o günden kalan hatıralar. Mahalle arkadaşlıkları ve onlar ile yapılan muhabbetler, oynanan oyunlar, komşular ile akşam çayları ve bunların hepsinde ortak olan tek şey muhabbet. Bu muhabbetlere ait hatırladığım şeylerden biri ise “burası eskiden bu kadar ucuz muş, hatta babamlar almamış burayı şu anda milyon dolar” veya “burası eskiden bizim miş, eskiden buralar değersiz miş kimse almıyormuş şimdi ise paha biçilemiyor” bunları o kadar çok duydum ki. Çok fazla duymuş olmama rağmen, bunları konuşanlara bakıyorum acaba suçladıkları insanlardan ne farkları var, yani onun çocuğu onun için ne diyecek diye düşünüyorum.
Düşünürken de kendi kendime konuyu açtım ve şu anda göremediğimiz, kimsenin yüzüne bakmadığı ama ilerleyen zamanlarda çok önemli olacak neler vardır diye.
Örneğin şu anda arsalar konusunda herkes değerlenecek noktaları keşfetmeye çalışıyor eğer keşfedilememiş ise arkasında yukarıda söylediğim sözler söyleniyor :). Şu anda nasıl arsalar çok önemli ise 10 yıl sonra ise sanal arsalar (alan adı, domain) çok önemli olacak. Bizim çocuklarımız “10 yıl önce yıllığı 10 tl imiş ama almamışlar” diyerek bize kızacaklar.
Şu anda da çok önemli bir konumda alan adları ama gerçek değeri o zaman ortaya çıkacak. Şu anda pizza.com veya kısa isimler milyon dolarlar değerinde ancak ilerleyen zamanlarda .net veya .com uzantılı uzun isimler bile çok büyük paralara satılacak.